Diyarbakır kentine ilişkin son günlerde ortaya çıkan kentsel planlamaları Diyarbakır halkı medya üzerinden takip ediyor. Bu planlamalara ilişkin ne kentin, ne de yerel yönetimlerin bir tasarrufu bulunmuyor. Bu nasıl bir tasarruf ki, Türkiye bir yandan AB’ye girmek için yerele daha fazla yetki tanıdığını açıklayacak, diğer tarafta Diyarbakır’da kentin yapısını ve çehresini değiştirecek onlarca planlamayı Çevre v e Şehircilik Bakanlığı, TOKİ ve DSİ üzerinden planlayacak.
Bu planlamalar sadece basit kentsel planlamalar olarak ele almamak gerekir. Geçtiğimiz yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na bu yönlü yetkiler verilirken, tüm bu müdahaleler de birlikte planlandı. Hükümet Ankara’dan kentlere müdahalenin önünü açtı. Tüm bunlar yapılırken, Gezi eylemlerinde Mimar ve Mühendislerin aktif rol alması nedeniyle TMMOB’nin yasalarını da by-pas eden yasal düzenlemelere imza attı.
Ankara’dan Diyarbakır’a ilişkin yapılan planlamalar ele aldığımızda, 2002 ve 2005 yıllarında Diyarbakır’da yapılan 100 binlik imar planlarında Talaytepe-Malfroş tepeleri arasında kalan bölge, kentin nefes alabileceği alanlar olarak değerlendirilip Kent Ormanı planlaması yapıldığı görülür.
Bu olanların önemli bir kısmı ise Mera alanlarıydı. Son birkaç yıldır, Ankara üzerinden büyük bir basınçla bu kent ormanının nasıl yok edileceği planları yapılıyordu. Önce Diyarbakır Spor üzerinden bir stadyum ihtiyacı ortaya atıldı.
Kentteki yerel yönetimler ve STK’ların buna karşı çıkamayacağı hesapları üzerinden bir dizayn yapıldı. Burada amaç, kentteki sporseverler ile yerel yönetimleri karşı karşıya getirmekti. Medya üzerinden yapılan bir basınçla bu kentin gündemine oturdu.
Üç yıl süren görüşmeler, planlamalar sonrasında Kent Ormanı’nda stadyum yapılması için 400 dönümlük alan, spor tesis alanına dönüştürüldü. İstanbul Arena ve Sükrü Saraçoğlu stadyumları 50-100 dönümlük bir alan iken burada 400 dönümlük bir alan ayrıldı.
Yerel yönetimler tarafından imar planı yapılan bu stadyumun gelecekte, Yenişehir bölgesinde bulunan ve bugün önemli bir maddi değere sahip eski stadyuma karşılık yapılması planlanıyor.
Eski stadyum için de ya 30 bin kişilik bir cami ya da AVM olarak tasarlanacağı açıktan konuşuluyor. Cami’nin Diyarbakır Adliyesi karşısında bulunan Karayolları’nın bahçesine kaydırılması durumunda ise eski stadyum AVM olarak kent halkına dayatılacak.
Yeni bir stadyum için Kent Ormanı’ndan yer verilmesinin ardından tüm kamu kurumları bu alandan yer tahsisi istediler. Bu tahsislerin en ilginci ise Milli Eğitim Müdürlüğü’nün tahsis talebidir. Milli Eğitim Müdürlüğü 300 dönüm bir alanda kentin tüm liselerini yapmayı planlıyor. 900 bin nüfuslu kent merkezinde bulunan tüm lise öğrencilerini 4 ilçe ve köylerden Kayapınar’daki kent ormanına taşımayı hedefliyor. Halbuki, Diyarbakır’da son yıllarda yapılan imar planlarıyla okul talepleri yüzde 90 oranında karşılanmış fakat Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bu alanlara gerekli yatırımı yapmaması nedeniyle kentte bu sıkıntı yaşanıyor. Hatta geçtiğimiz yıllarda Milli Eğitim Müdürlüğü’ne yatırım için gönderilen 10 milyonluk ödenek geri gönderildiği için kentte büyük tartışmaların da yaşanmasına neden olmuştu. Şehir stadyumuyla Kent Ormanı’nda açılan gedik, 10 Eylül 2013 tarihinde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın aldığı Konut Rezerv alanıyla tamamlanmış oldu. Ve Diyarbakır Kent ormanının önemli bir bölümü bu karar geri çekilmese konut alanlarına dönüştürülecek.
Diyarbakır’a yönelik Ankara’dan yapılan planlamalar bununla sınırlı değil. Şehitlik Semtinde bulunan DSİ Bölge Müdürlüğü bu günlerde kendine yer arıyor. Çünkü burası Selahaddin Eyyübi Üniversitesi’ne devredildi. Dicle Vadisi ve Hevsel Bahçeleri Konut Rezerv alanı ilan edildi, Dicle Nehri üzerinde DSİ üç HES yapılması için ön onay verdi.
Yerel yönetimler tarafından Süryaniler açısından kutsal olan Kırklar Dağı yapılaşmaya açıldı. Sur içinde Kentsel dönüşüm planları uygulanıyor fakat yerine ne yapılacağı konusunda bir belirsizlik var.
Kısacası Diyarbakır’da halkın haberi olmadan birileri yukarıdan kenti planlıyor, tasarlıyor ve dayatıyor. Bunun içinde ne AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, ne de halkın iradesi esas alınıyor. Kısacası Ankara’dan Diyarbakır tasarlanıyor ve adım adım planlanıyor. Tıpkı 1930’ların Türkiyesi gibi. Her şey yeniden tek partili sistemde olduğu gibi Ankara’dan planlanmaya devam ediyor. Ankara Diyarbakır’da kent ormanının talan edecek uygulamaları hayata geçirirken, İstanbul Merter-Bakırköy arasında ise Kent Ormanı planları yapıyor. Tıpkı Turgut Özal’ın son dönemi gibi. Liberalizmin Türkiye’deki öncüsü Özal’da, seçim afişlerinde belediye başkanlarının ellerini ve kollarını bağlayarak, bana oy vermezseniz, size hizmet gelemez demişti. Bugün aynı anlayış yeniden sahneye çıktı. Ve kısacası Diyarbakır’daki yerel yönetimler Ankara’dan adım adım kuşatılıyor.