Eski ihtişamına kavuşması an meselesi. Ancak yarın toplanacak Anıtlar Kurulu'nun tescil etmesi gerekiyor. Zira Diyarbakır Müze Müdürlüğü, o yapının eskiden ibadethane olmadığını savunuyor.
Diyarbakır'ın Sur ilçesinde başlayan kentsel dönüşüm çalışmalarında yıktırılan çeltik fabrikasının altından çıkan tarihi camiyle ilgili karar vermek için Anıtlar Kurulu yarın toplanıyor. Uzmanların ilk önce Hamza Bey Camii olarak açıkladığı metruk yapıyla ilgili Vakıflar Genel Müdürlüğü arşivleri incelendi. İsmet İnönü döneminde (1944) satılıp çeltik fabrikasına dönüştürülen yapının İbn-i Sin Camii olduğu tespit edildi. Diyarbakır Müze Müdürlüğü, raporunda olumsuz görüş bildirse de uzmanlar, mekanın yüzde 95 ibadethane olabileceği konusunda hemfikir.
Tek parti döneminde cami kıyımından en fazla etkilenen yerlerden biri de Diyarbakır. Bu dönemde Hz. Süleyman Camii karşısında yer alan İbn-i Sin Camii de satılarak çeltik fabrikasına dönüştürüldü. Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kenan Haspolat, konuyla ilgili Diyarbakır Kültür ve Turizm Müdürlüğü'ne söz konusu yapının incelenmesi talebinde bulundu. Müze Müdürlüğü, hazırladığı raporda, mevcut yapının harap durumda olduğu, yapıdaki sütunların ve kemerlerin üzerinin özgünlükten uzak şekilde tamamen sıva ile kaplandığı belirtildi. Osmanlı arşivlerinde 1790 ve 1840 tarihleri arasında Diyarbakır Şehir Planı'nda Hz. Süleyman Camii karşısında İbn-i Sin Camii olarak görülen yapının yıkılarak altında Roma dönemine ait antik tiyatronun aranmak istendiği iddia ediliyor.
Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İbrahim Yılmazçelik, söz konusu metruk yapının İbn-i Sin Camii olduğunu tespit ettiklerini, 1733 tarihinden önce yapılan caminin 19. yüzyılda ibadete açık olduğunu söylüyor. 1836 tarihinde sübyan mektebine çevrilen cami, 1873 tarihinde Molla Bahri tarafından tamir ettirilerek tekrar ibadete açılmış. Yılmazçelik, "Abdulgani Bulduk, El-Cezire'nin Muhtasar Tarihi adlı eserinde söz konusu caminin Mürtezapaşa Mahallesi'nde olduğunu yazmaktadır ki, bu da yukarıda verilen bilgileri doğrulamaktadır." diyor. Arkeolog Ayşegül Ümran Abay ise, "Yapının kubbeli olması düşüncesi ihtimal dahilindedir. Ev-konut olarak yapılması düşünülemez. Çünkü camiinin mimarî yapısı, Hz. Süleyman Camii yanında bulunuşu, toplum inanç ve değerlerine uygun bir yerde konumlanması söz konusu. Böyle bir yapının ibadethane dışında kullanılması mümkün değildir." yorumunu yapıyor.