Şehir Plancıları Odası'nın son dönemde Ankara Büyükşehir Belediyesine açtığı imarla ilgili yüzlerce davayı incelediğimde, dava konularının eften püften kent geneli ve bütününü etkilemeyen içerikte ve ölçekte projeler olduğu izlenimini aldım. Peki, ya gerçekten açılması gereken önemde ama açılmayan davalar ve belediye meclis kararları içine sıkıştırılan imar oyunları? Planlama faciaları...
Öncelikle şunu söyleyelim, imarla ilgili hangi konular için, açılması gereken davalar menü olarak yönetim kurulu üyelerine 12 puntalık menüler halinde sunuluyor. Sadece bilgi veriliyor. Gökten zembille inerek,cımbızla seçilen dava konuları sadece yönetim kurulu üyelerinin imzasına açılıyor. İmzayı atanlar da oluyor. Atmayan da...
Günümüzüm post modernist söylemiyle oluşturulan "iletişimsel araçsalcılık", akılcılık yaklaşımının sivil toplum örgütlerini getirdiği nokta; işte tam da böyle birşey.
Yani siz yüzlerce (çok sayıda!) dava açıp bir anda Melih Gökçek karşıtı gibi görünseniz de, ya dava açmayı unuttuğunuz ve gerçekten gözünüzden kaçan konular? Yanlış olta ucu kulanıldığı için oltaya gelmeyen deve dişli büyük balıklar...(büyük işler).
Gizli bir el ve "üstün akıl" her şeyi denetliyor.
Hem onun karşıtısın ama aslında onunlasın.
ODTÜ yoluna dava açan sonrada Evrensel gazetesine verdiğiniz demeçle; bu yol trafiği rahatlattı diyen meslek odası yönetimi değil misiniz? AUAP 2038 Planı ile birlikte, ODTÜ'yü doğu batı aksında bölecek olan yeni yol önerisi konusunda başınızı neden kuma gömüyorsunuz?
"AUAP 2038" planı konusunda başınızın önde eğik olması; proje yürütücülerinden bir zatın şehir plancısı olmadığı halde;oda üyeliğinde tutmanızla bir ilişkisi var mı?
Olan Ankara kentine oluyor.
Küçük işler..!
Anlayana...Oda üyelerine.