Quantcast
Channel: Arkitera Mimarlık Merkezi - Haber
Viewing all 4077 articles
Browse latest View live

"Kaçak Mercan HES'in Faaliyeti Durmalı"

$
0
0

Dersim Kültürel Ve Doğal Miras Koruma Girişimi, "kaçak" olduğunu iddia ettiği Mercan HES'in faaliyetlerinin durdurulması için Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonu, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Orman ve Su İşleri Bakanlığı XV. Bölge Müdürlüğü Tunceli Şube Müdürlüğü'ne başvurdu.

Munzur Vadisi* Millî Parkı sınırları dahilinde bulunan Mercan Deresi üzerinde inşasına 1985'te başlanan Mercan HES'te, 2003'ten bu yana Zorlu Doğal Elektrik Üretimi A.Ş tarafından enerji üretiliyor.

Girişim açıklamasında, Mercan HES'in, "Munzur Vadisi Millî Parkı Uzun Devreli Gelişme Planı" onaylanıp kesinleşmeden ve gerekli izinler alınmadan inşa edilip elektrik üretimine başlandığını dolayısıyla "kaçak" olduğunu belirtti.

HES faaliyeti durdurulmadığı için Mercan Deresi’nin ekolojik dengesinin, bitki örtüsünün tahrip edildiği ve bir kısım endemik flora ve fauna türlerinin yok olduğu ifade edildi.

Ne olmuştu?

Girişim üyesi avukat Barış Yıldırım'ın Mart 2010'da HES'in kaçak olduğunu iddia etmesinin ardından 16 Mart 2010'da yapılan başvuruya rağmen Mercan HES’in faaliyetlerinin durdurulmaması üzerine,  Mercan HES’in faaliyetlerini durdurmayan ve gerekli işlemleri icra etmeyen görevli/yetkililer hakkında ceza davası açılması talep edilmişti.

Tunceli Valiliği soruşturma izni vermemiş ancak karara itiraz edilmesi üzerine Malatya Bölge İdare Mahkemesi soruşturma izni vermişti. Soruşturma süreci sonrası ilgili kamu görevlileri hakkında ceza davası açılmıştı.

Şubat 2011'de Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu’ndan Mercan HES’e verilen Elektrik Üretim Lisansı’nın iptaline karar verilmesi talep edilmiş talebin zımnen reddi üzerine Danıştay’da dava açılmıştı.

Aralık 2011'de Mercan HES’te elektrik enerjisi üretimi amacıyla Zorlu Doğal Elektrik Üretimi A.Ş.’ne elektrik üretim lisansı veren Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu görevlileri/yetkilileri hakkında Ceza Davası açılması talep edilmişti.

Yine Ocak 2012'de Mercan HES’te elektrik enerjisi üretimi amacıyla Zorlu Doğal Elektrik Üretimi A.Ş.’yle Su Kullanım Hakkı Anlaşması imzalayan Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü görevlileri/yetkilileri hakkında Ceza Davası açılması, talep edilmişti.

* Munzur Vadisi Millî Parkı, Türkiye'nin taraf olduğu "Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme",  "Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma Sözleşmesi [Bern Sözleşmesi]", "Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi" hükümlerine göre ve diğer ilgili uluslararası sözleşmelere göre mutlak olarak korunması gereken alanlardan.


Kurbağalıdere Vadisi'ni Kadıköylüler Tasarlayacak

$
0
0

Kadıköy Belediyesi, Kadıköylülerin itirazları sonucu yeşil alan yapılmasına karar verilen Kuşdili'ni de kapsayan Kurbağalıdere Vadisi için fikir projesi yarışması açtı.

Proje, Kurbağalıdere ve çevresini kapsayan 2,8 km. uzunluğundaki vadinin üzerinde bulunan Kuşdili Çayırı, Salı Pazarı, Söğütlüçeşme Tren İstasyonu, Metrobüs Durağı, Kadıköy Belediyesi Hizmet Binası ve Evlendirme Dairesi, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu ve Fenerbahçe Tesisleri, Kadıköy İtfaiyesi, Kurbağalıdere ve Yoğurtçu Parkı'nı kapsıyor.

Uygulama değil bir fikir projesi olan yarışmada vadi içinde yer alan kamu odaklı kentsel mekanların doğal ve fiziksel verileri, sosyal ve kültürel ihtiyaçları öncelikli olacak şekilde ele alınarak projelendirilmesi amaçlanıyor.

Ödülü 80 bin lira olan yarışmaya, TMMOB’a bağlı Mimarlar Odası, Şehir Plancıları Odası veya Peyzaj Mimarları Odası üyelerinden en az bir kişinin ekipte bulunması koşulu ile herkesin katılımına açık.

Jüri üyesinin seçtiği beş eşdeğer proje değerlendirilecek ve herkesin görmesi için sergilenecek.

"Demokratik bir tartışma ortamı olacak"

Yarışma Jüri Başkanı mimar Ersen Gürsel, demokratik bir tartışma ortamı yaratması için yarışmanın çok önemli olduğunu belirtti.

"Birincisi, vatandaşlar, bugüne kadar kimseye sorulmadan yapılan projelerin ne olacağı konusunda mimarların, şehir plancılarının düşüncelerine tanık olacaklar. Sergilenen projeleri görüp tartışma olanağı bulacaklar ve proje sürecine dahil olacaklar.

"İkincisi, kentsel bütünlük denen bir şey vardır. Bir alana yukarıdan inmeci tavırla şurası şöyle burası böyle olsun şeklindeki dayatmalarla müdahale edilemez. Alanlar bütünlük içinde değerlendirilmeli. Bu yarışmada da vadinin tamamını içine alan bütünsel bir yaklaşım var."

"Uygulama belli değil"

Kadıköy Belediyesi Plan ve Proje Müdürü Şule Saydam, ilçe ve büyükşehrin alanlarının iç içe geçmiş olması nedeniyle projelerin uygulanıp uygulanamayacağının henüz belli olmadığını söyledi.

Katılımcılar için vadinin yapısal, imar durumu vb gibi önemli faktörleri göz önünde bulundurmalaırı için altlıklar hazırlandığını aktardı.

Kuşdili yeşil alan olacak

Kuşdili Çayırı diğer bilinen adıyla "Eski Salı Pazarı" alanında şu anda İSPARK otoparkı var. 3. Derece Doğal Sit Alanı olan yer, 100 yıl öncesine kadar hemen ortasından geçen Kurbağalıdere'de sandal sefalarının yapıldığı bir mesire yeriydi.

Kadıköylülerin itirazı ve mücadelesi sonucu 2007'den beri AVM yapılmak istenen Kuşdili Projesi, 12 Temmuz'da İBB Meclisi’nden çıkan kararla iptal oldu. Yeni Kuşdili planı ise CHP’li üyelerin ret oylarına karşılık oy çokluğuyla kabul edildi.

Yeni projede, zemin altı otopark alanı, park alanının yüzde 50’lik kısmında yapılacak.

Kadıköy Belediyesi, Kadıköy’ün diğer bölgelerindeki plan notlarına uygun olarak bölgedeki otopark ihtiyacının da göz önünde bulundurularak yer altı otopark alanının yüzde 25’e indirilmesi ve bölgenin tamamen aktif yeşil alan olarak tasarlanmasını istiyor.

TEKEL Bitti, Yağması Bitmedi

$
0
0

Özelleştirildikten sonra arazileri haraç mezat satılan TEKEL'in yağması devam ediyor. Son olarak Cevizli TEKEL arazisinin önemli bir bölümü Şehir Üniversitesine 49 yıllığına kiralandı. Arazi 2010 yılında arkeolojik kalıntıların bulunduğu için sit alanı ilan edilmişti. TEKEL arazisinin devrini yakından izleyen Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi Anadolu II Büyükkent Bölge Temsilciliği Sekreteri Esin Köymen, sorularımızı yanıtladı.

TEKEL arazisinin üzerine ne yapılmak isteniyor?

TEKEL yerleşkesi olarak görünen alan 496 bin metre kareydi. Bu alanın 296 bin metre karelik alanı Şehir Üniversitesi yapılmak istenen alan. Burası peyderpey imara açıldı. Minibüs caddesinin üst kısmında olan alan TEKEL enstitüsünün olduğu alan adliyeye verildi. Onun dışında arkeolojik kazıların yapıldığı bir parsel var. Burada milattan sonra 6. yüzyıla tarihlendirilen Geç Roma, Erken Bizans dönemi saray kalıntısı, kilise ve hamam tespit edildi ve burası kazı çalışmalarından sonra sit alanı ilan edildi. Bu parselin üstünde bulunan yine TEKEL'e ait olan 236 nolu diye adlandırdığımız parsel daha var. Burası da doğal sit alanı olarak belirlenen alan içerisinde. Bunların dışında bir üçüncü parsel olan az öncede belirttiğim 296 metre karelik alan daha önce Özelleştirme İdaresindeydi. Daha sonra da Hazineye devredildi. En son da 49 yıllığına şehir üniversitesine devredildi. TEKEL arazisi diye adlandırdığımız alan 207, 236, 237 nolu parsellerden oluşuyor. 236 nolu parselin sahil tarafında kalan sigara fabrikasının sol giriş kapısının bulunduğu bölgede arkeolojik kazı alanı bulunuyor. Biz arkeolojik kazı çalışmaları sırasında Roma-Bizans dönemine ait hamam kalıntılarının bulunduğu ve ekonomik nedenlerden dolayı bu çalışmaların durdurulduğunu öğrendik. Ve seneler sonra 2009-2010 yılarında yaptığımız gezilerde bunların kalıntılarını gördük. Bunun ardından belediye ve arkeoloji müzesi ile görüşme yaptık buradaki çalışmaların devam etmesi yönünde. Kartal Belediyesi buna sponsorluk yaptı ve arkeoloji müzesi de bir ekiple kazı çalışmalarına başladı. Ve burada başlanılan kazılarda o döneme ait hamam ortaya çıktı, daha da ilerledikçe bir kilise kalıntısına rastlandı. Tüm bunlardan yola çıkarak yapılan sondaj çalışmalarında buluntulara rastlandı ve burada az önce de belirttiğimiz gibi bir şehir olduğu ve şehir üniversitesi yapılmak istenen alana doğru bu alanın uzadığını söyleyebiliriz.

Bulunan kalıntıların Şehir Üniversitesi yapılması planlanan alana doğru uzayabileceğini söylüyorsunuz. Bu Şehir Üniversitesi projesini durdurması anlamına gelir mi?

Bilimsel bir planlama kriteri olarak şunu söyleyebilirim; bahsettiğimiz kalıntılar 3. 4. ve 10. yüzyıllara kadar uzanan bir yerleşimi göstermektedir. Kadastro çalışmaları son derece yeni işlemlerdir. 236 nolu parselde de artık biliyoruz ki georadar taraması sonuçlarında bu kalıntıların orada da olduğunu biliyoruz. Elimizde veriler mevcut. Bu şekilde bu kalıntılar devam ediyor. 237 nolu parselde devam edip, etmediğini bilmiyoruz. Neden bilmiyoruz çünkü tahsisi yapılan bir alan burada bir georadar yüzey taramasına izin verilmiyor. Toptan bu alanda bir georadar taraması tamamlanıp hatta yine toptan açmaların tamamlanıp arkeolojik alanın sınırlarını görmek lazım. Ancak ondan sonra bu alanda bir planlama yapılabilir. Çünkü bu 236 nolu alanda bu alan da arkeolojik buluntuların Bu alanın 1. dereceden tarihi sit alanı olması gerekmektedir. 237 nolu parselde de devam edip etmediğini bilmiyoruz. Bunların tamamlanması lazım ki bu planlamanın en önemli kriterlerindendir. Yani yapı yasaklı bir alandır artık bu alan. Burada hiçbir şekilde kontrolsüz kazı yapılamaz ancak arkeolojik kazı alanı belirlenip bir planlama yapılabilir.

Oda olarak bu alanda yapılan planlamanın durdurulması için yaptığınız çalışmalar var mı?

Şehir Üniversitesine tahsisi yapılan alanla ilgili burayla ilgili ilk çalışmaları yaptığımızda müdahil olduğumuz bir dava daha vardı. O dava da Tekgıda-İş Sendikasının açtığı davaydı. Tekgıda-İş özelleştirme idaresi kapsamında olan bu alanın TEKEL'in borçlarına karşılık maliyeye devredilmesine dava açmıştı. Bu davada da birinci etapta yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştı. Dava devam ederken biz de TMOBB olarak müdahil olma dilekçesi verdik. Tekgıda-İş davadan kendi çekilince bizim müdahilliğimiz de kendiliğinden düştü. Hemen arkasından Şehir Üniversitesi bir kampüs alanı ile ilgili 1/1000 ve 1/5000'lik koruma amaçlı imar planı ve nazım imar planı çalışması yaptı. Biz bu planlara da dava açtık. Davadaki talebimiz öncelikle üniversite planının durdurulması idi. Yürütmeyi durdurma davamız önce reddedildi. Dava temyizde ve görülmeye devam ediyor.

4100 TESCİLLİ AĞAÇ VAR

Tüm bunların dışında bu alan bir de affet anında toplanma alanı. Neden bunlar göz önünde bulundurulmuyor?

Kente bakışla ilgili problemli bir durum ne yazık ki. 1999 depremi sonrası 400'ün üzerinde afet anında toplanma alanları belirlenmişti. Ama sene 2013 bunların sayısı düşürüldü. Toplanma alanları büyükşehir belediyesinde yapılan büyük çaplı plan tadilatlarıyla buralar tek tek imara açıldı. Biz bu kararların bilimsel olup olmadığıyla ilgileniyoruz. Böyle bir alanda kendi içerisinde 4 bin 100 tane de tescilli ağaç var. Burası kendi içinde korusunu barındıran topoğrafyası itibari ile denize açılımı itibari ile son derece önemli bir alan.

HALKA AÇILMASI LAZIM

4 bin 100 ağacın yok olması adına ve konumu itibariyle de hava koridorunu oluşturan bir bölgeye üniversite dikilmesi ne kadar doğru?

Maltepe sahilinde 1 milyon metre karelik bir dolgu yapıldı. Biz o dolgunun yanlış olduğunu, kıyıların bu şekilde kullanılmaması gerektiğini, kıyıya bu kadar müdahale edilmesinin son derece yanlış olduğunu söyledik. Biz bunlar için davalar açarken gazetelerde 'Anadolu yakasının en büyük yeşil alanı Maltepe sahilinde yapılıyor' diye haberler yapılıyordu. İnandırıcılıktan tamamen uzak bir söylemdi. Halbuki bunun tam tersine insanoğlunun ortaklaştığı, sosyal alanlarını birlikte oluşturdukları alanlara ihtiyaç var. Nedir bunlar; parklar, meydanlar. Buralarda insanlar bu alanlarda dertlerinin ortak olduğunu tartışırlar, öfkelerini dile getirebilirler ve bu alanlarda ortaklaşırlar. Gezi Parkı sürecine de bakarsak aslında tam da kamusal alana müdahaledir. Onun için insanlar buralar bizim ortak yaşam alanlarımız diyerek şimdiye kadar yapılan bütün kısıtlamaları da özgürlüklerine yapılan müdahaleleri de oradan deşifre etmeye başladılar. Böyle bakıldığında Gezi Parkı'ndan pek de farkı yok. Bir de tabii TEKEL arazisine baktığımızda bir endüstri mirası olduğunu da görüyoruz. Aynı zamanda ve madem TEKEL kapatıldı bu alanların halka açılması gerekiyor. Hatta öncelikli taleplerimizden biri buranın koruma altına alınmasıydı. Cevizli TEKEL kampusu diye adlandırdığımız bu kampüs TEKEL'in izlerinin silinmemesi adına korunmalı. Ama ne yazık ki, tütün depoları ve buhar kazanı dışındaki yapıların tescillenmesi için başvurularımızın hepsi geri çevrildi.

Sanatçılar Girişimi: TMMOB Bütün Bir Ülkenin Ortak Değeridir

$
0
0

Sanatçılar Girişimi, TMMOB'yi hedef alan yasaya ilişkin bir açıklama yaparak, "TMMOB bütün bir ülkenin ortak değeridir" dedi.

Açıklama ve imzacıları şu şekilde:

TMMOB bütün bir ülkenin ortak değeridir

Ülkemizde; İnsan hakları, demokrasi, hukuk, eşitlik, adalet , özgürlük , hak arama için ; her tür talan ve yalana karşı insanlık ayağa kalmışken uygulanan faşist baskı, bütün bir devlet aygıtını kurum ve kuruluşları ile işgal eden AKP diktatörlüğünün siyaset yapma biçimidir.

Ülke içinde ve dışında tüm işlevini yitirmiş ve her anlamıyla yetkisizleşmiş olan bu diktatörlük, gece yarısı operasyonları ile torbalar dolusu yasalar çıkarma suçluluk ve aymazlığını da sürdürmektedir.

TMMOB’ne karşı hak gaspını içeren ve bunun üzerinden de tüm sivil toplum kuruluşları ve meslek örgütlerinin geleceğini karartmaya yönelik olduğu açık olan ‘yeni düzenleme’ kabul edilemez bir aklın ürünü ; faşist, despotik bir kalkışmadır.

Söz konusu yasayı şiddetle reddediyor ve sorumlularını bu yanlıştan bir an önce geri dönmeye çağırıyoruz.

TMMOB bütün bir ülkenin ortak değeridir ve öyle de kalacaktır.

Basına ve halkımıza duyurulur…

Sanatçılar Girişimi

Tarık Akan, Edip Akbayram, Onur Akın,Sunay Akın,Üstün Akmen, Alaattin Aksoy, Mehmet Aksoy, Aytaç arman, Hayati Asılyazıcı, Semir Aslanyürek, Engin Ayça, Orhan Aydın, Rutkay Aziz, Kürşat Başar,Cezmi Baskın,Bedri Baykam, Nihat Behram,Ataol Behramoğlu, Cahit Berktay, Metin Coşkun,Tuncer Cücenoğlu,İsa Çelik, Nevzat Çelik, Haluk Çetin, Meral Çetinkaya, İsmail Hakkı Demircioğlu, Metin Demirtaş, Nuri Dikeç,Atilla Dorsay, Leyla Erbil, Bilgesu Erenus, Genco Erkal, Altan Erkekli, Erdal Erzincan, Mert Fırat,Müjdat Gezen, Altan Gördüm, Mehmet Güleryüz, Tarık Günersel, Hüseyin Haydar, Emin İgüs, Levent İnanır, Özdemir İnce, İlhan İrem, Ekrem Kahraman, Bülent Kayabaş, Yıldız Kenter, Erol Keskin, Suna Keskin, Tuğrul Keskin, Arif Keskiner, Levent Kırca, Mine Kırıkkanat, Nuri Kurtcebe, Orhan Kurtuldu, Kemal Kocatürk, Mustafa Köz, Küçük İskender, Zeynep Oral, Yılmaz Onay, Nedim Saban, Vedat Sakman, Sali, Menderes Samancılar, Ferhan Şensoy, Burhan Şeşen, Cihat Tamer, Yavuz Top, Gülsen Tuncer, Cüneyt Türel, Yaman Tüzcet, Metin Uca, Ersan Uysal, Nejat Yavaşoğulları, Ender Yiğit, Ümit Zileli,Yücel Erten, Aptullah Nefes, Arif Erkin, Erendüz Atasu, Sadık Gürbüz, Sevgi Özel, Güvenç Dağüstün, Çetin Öner, Halük Işık, Levent Ülgen, Sabri Ejder Öziç, Murat Kaya, Hakan Bezirci, Mehmet Ergen, Işık Yenersu, Muzaffer Akyol, Erkut Uzelli, Celile Toyon, Aslı Öngören, Ayten Uncuoğlu, Gökhan Cengizhan, İrfan Ertel, Tolga Savacı, Elif Türkan Çölok, Suzan Aksoy, Umur Bugay, Osman Şengezer, Ufuk Karakoç, Hakan Bezirci, Murat Kaya, Ahmet Sezerel, Nurşim Demir, Eftal Gülbudak, Devrim Karaca, Enver Aysever, Burhan Zorlu, Nuri Dikeç, Gülşen Karakadıoğlu, Taner Barlas, Yüksel Aymaz, Ragıp Yavuz, Selah Özakin, Gökhan Cengizhan, Zafer Doruk, Mehmet Zaman Saçlıoğlu, İbrahim Baştuğ, Saadet Bilir, Halil İbrahim Özcan, Ayten Mutlu, Zeki Sarıhan, İsmail Arslan, Alper Akçam, SonerDemirbaş, Nalan Barbarosoğlu, Öner Yağcı, Lale Dilligil, Tahsin Şimşek, MucizeÖzünal, Orhan Tüleylioğlu, Güney Özkılınç, A. Bülent Yardımcı, Müyesser Güner,Cem Erdeveciler, Ali F. Bilir, Hakan Sürsal, Neşe Karel, Mavisel Yener, FatihAtila, Murat Devrim Dirlikyapan, Atalay Girgin, Tülin Dursun, Şaban Aktaş, ErayKarınca, Günay Güner, Halil Şahan, Coşkun Karabulut, Erdal Atıcı, Mine Ergen, Gülderen Canyurt, Murat Demirkol, F. Özel Arabul, Betül Akdağ, Nalan Çelik, Münevver Oğan, Nurittin Yıldıran,Mitat Çelik, Ekin Onat, Tülin Onat

'Ülkenin Gezileri'ne Genel Bakış

$
0
0

'Her yer Taksim, her yer direniş...'

Gezi Direnişi'nin bu tarihsel sloganı elbette ki sadece Taksim için değildi. Tüm illerimizde yağmalanan "Taksimler!" nedeniyle "her yer için direniş"in yurdu sarmaladığını kim inkâr edebilir?

2'nci ayına doğru "parklarda gece forumları"na dönüşen bu ulusal direnişin kuşaktan kuşağa anımsanması için, Gezi'ye bir plaket asılmasını gündeme getiren Melih Aşık, üzerine şöyle yazılmasını önerdi:

"Bu parka inşaat yapılması girişimlerine karşı binlerce yürekli genç 50 gün direndi. Biber gazı, sis bombası, tazyikli su, plastik mermiden yılmadı, itiraz hakkını demokratça ve kahramanca sonuna kadar kullandı. Bu park için 5 genç şehit oldu, 15 genç gözünü kaybetti, bir o kadar genç beyin travmasına uğradı, sakat kaldı. Hapse atıldılar, işkence gördüler. Ancak hiçbir zorbalık onları demokratik mücadeleden vazgeçiremedi. Her türlü şiddete yiğitçe ve mertçe direndiler. Tarihe geçtiler. Bu mütevazı park, o genç ve isimsiz kahramanların gelecek nesillere armağanıdır." (Milliyet-14 Temmuz)

Usta yazarımız uygun görürse, ben de şunu eklemeyi diliyorum: "Ulusal düzeyde desteklenerek ülkemizin yüz akı olan bu tarihsel direnişten sonra hiçbir iktidar, kent ve çevre yağması projelerinde ısrar edememiştir."

Peki, hemen tüm kentlerimizde gençler ve genç yürekli insanlarımızın Gezi'den de ilham alarak sokaklara dökülmesine neden olan "Yerel Taksimler" nereler?

HES'lerden Taksim'e...

Hiç kuşkusuz akla ilk gelenler, neredeyse tüm akarsularımızı sözde enerji adına(!) kurutacak HES'ler...

Karadeniz'in vadileriyle ünlü derelerinden Erzurum-Tunceli yörelerinin yaşam kaynağı akarsularına, Ege'nin Köyceğiz'inden Trakya'daki termik santrallara kadar tüm ülkeyi çölleştirmeye aday bu projelere karşı yükselen yerel direnişler, Gezi'den çok önce başladı. Açılan davaların hemen tümünde farklı mahkemelerin benzer gerekçelerle "dur" demesi ise HES'lerin yurt düzeyinde hukuka aykırılığının açık kanıtıdır.

İşte böyle bir süreçte Gezi Direnişi'nin ulusal ölçekteki katılımlarla destanlaşmasının temelinde bu gerçek de yatıyor. Su zenginliğimize göz koyan HES politikalarına tepkiler, sayısız akarsu ve yeşil vadilerimizi "Taksim"le bütünleştirdi.

Her ilde direniş

Benzer durumdaki başka örneklere de bakarsak, ulu önderimizin Ankara'ya mirası Atatürk Orman Çiftliği'nin başına gelenler de "her yer Taksim" sözünü kanıtlamıyor mu? Başkentimizin bu eşsiz doğal alanındaki durmayan yapılaşma oyunları, geçenlerde BBC'nin bile gündemindeydi. 55 bin dekardan 22 bin dekara küçülmesine rağmen hâlâ imara açılmak istenmesine tepkili Ankaralıların Gezi Direnişi'ni desteklemeleri kadar anlamlı ne olabilirdi?

Tıpkı, Allianoi antik kentinin baraj sularında boğulmasına, Bergama'daki yaşamı karartan altıncılığa, Aliağa'daki termik santral darbelerine isyan eden İzmirlilerin "her yer direniş" diye haykırmaları gibi...

İznik Gölü'nü ayrıcalıklı ABD firmasının kirletmesine, Uluabat Gölü ve çevresinin otoyola kurban edilmesine, kentin simgesi yeşil ovasının rant yapılaşmasıyla yok edilmesine, tarihi dokunun TOKİ canavarı kulelerle hançerlenmesine tepkili Bursalılar için de Gezi Direnişi kadar yaşamsal önem kazanan ne olabilirdi?

Ya da Adana'daki sözde modern ama kimliksiz yeni yapılaşmadan Çanakkale-Edremit yöresinin ünlü Kazdağı'ndaki madenciliğe, Muğla'da yakın geçmişin anılarını taşıyan Kayaköyü'nün turizm tahribatına açılmak istenmesinden Antalya ormanlarındaki acımasız taş ocakları ve kıyı yağmasına kadar listelenmesi bile sayfalar alacak çevre tahribatlarını durdurmak isteyen milyonların "Her yer Taksim, her yerde direniş" eylemleriyle bütünleşmesi şimdiden tarihe geçti.

İşte bu büyük birlikteliğe "suçlu" aramak yerine, ülkedeki "dehşet verici talan"ı durdurmanın sözünü bile etmeyen siyasiler de elbet tarihe geçiyorlar..

Nasıl mı? Tam da düşündüğünüz gibi...

Beydağlarının Boğazını Kesecekler!

$
0
0

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca 'uygun' görülen projesinin ÇED dosyası için 24 Temmuz Çarçamba günü Kemer'de 'Halkın Katılımı Toplantısı' yapılacağı duyuruldu. Uzmanlara göre 32'si endemik, 111 bitki türünü barındıran alanda HES projesine onay verilmesi, Türkiye'deki koruma politikalarının çöktüğünün göstergesi.

Şirketlerin evdeki hes'abı bakanlığa da uyuyor

Bu yaz Türkiye'nin dört bir yanında doğa kıyımına karşı isyan var. Uzun yıllardır sürdürülen yıkım projelerine karşı Anadolu kırsalında başlayan tepkiler giderek kentleri de kapsamaya başladı. Doğayı ve yaşam alanlarını tahrip eden yatırımların başında olur olmaz her yerde lisans verilen HES projeleri geliyor. Kamuoyunda yanlış olarak algılandığının aksine HES'lere karşı sesini yükselten halkın neredeyse tamamı enerji üretimine karşı değil. Ancak enerji üretiminin yaşam alanlarına ve doğaya geri dönüşümsüz yıkımlar oluşturmayacak biçimde bir planlama dahilinde gerçekleştirilmesi isteniyor. Zira bazı vadilerde 50-60 kilometrelik alanda ardışık olarak onlarca HES lisansı verilmesi amacın enerji üretmekten çok yeni rant alanları yaratmak olduğu fikrini pekiştiriyor. Yaratılan tahribata bakınca da bu düşüncenin hiç de haksız olmadığı ortaya çıkıyor.

34 bin Çed dosyasından sadece yüzde 80'i olumsuzmuş!

Bu alanda en çok tartışılan konuların başında ÇED meselesi geliyor. Bir projenin çevrede yaratacağı etkileri değerlendiren ve zorunlu olan ÇED raporları, aslında yalnızca prosedürü yerine getirmekten ibaret kalıyor. Çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın ilgili birimine bugüne kadar sunulan yaklaşık 34 bin ÇED dosyasından yalnızca '80'ine 'olumsuz' kararı verildiği belirtiliyor. Bu durum ÇED sürecinin aslında yıkımın 'meşru' hale getirilmesine yarayan bir araç olduğunu ortaya koymaya yetiyor. Bu süreçte Milli Park, sit alanı, biyosfer zezerv alanı, su havzaları, tarım alanları, ormanlar ve meralar; kısaca bütün toplumun geleceğini doğrudan ilgilendiren ve korunması gereken alanların neredeyse tamamı enerji yatırımlarına açıldı. Yasalarda kalan bir kaç koruma maddesi de Meclis'te bekletilen yasa taslaklarında tarihe gömülmeyi bekliyor.

Beydağlarının boğazlarını kesmeyin

Türkiye'nin dört bir yanında gerçekleştirilen bu rant saldırısından en çok nasibini alan kentlerden biri de Antalya oldu. Kemer ilçesi sınırlarındaki Beydağları Sahil Milli Parkı'nda 'mutlak koruma' alanı içerisinde bulunan Kesme Boğazı, Antalya'daki bu saldırıdan nasibini alan son alanlardan bir tanesi. Roma döneminden kalma tarihi bir köprüye de ev sahipliği yapan Kesme Boğazı'nda Ağva Deresi üzerinde özel bir şirket tarafından yapılması planlanan "Kesme Regülatörü ve HES Projesi" için hazırlanan ÇED dosyası, bakanlıkça da uygun bulundu.

24 Temmuzda Kemer'de toplantı

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğü'nden yapılan duyuruya göre, Ege Yenilenebilir Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından hazırlatılan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca uygun bulunan HES projesine ilişkin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) dosyası, 24 Temmuz Çarşamba günü saat 14'00'de Kemer Belediyesi Kültür Salonu'nda düzenlenecek olan 'Halkın Katılımı Toplantısı' ile yöre halkının bilgi ve görüşlerine sunulacak.

Kesme Boğazında iki tane günübirlik kullanım alanı var

Ancak uzmanlara göre yılın 12 ayı turizm faaliyeti yapılan ve Güney Antalya Turizm Alanı içerisinde bulunan Kesme Boğazı'nda inşa edilmesi planlanan HES projesi Türkiye'deki koruma politikalarının iflas ettiğini gösterirken, konuyla ilgili uzmanları da endişelendiriyor. HES inşa edilmesi planlanan alanın bitişiğinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) sorumluluğundaki halkın kullanımına açık Kesmeboğazı-1 ve 2 Günübirlik alanları yer alırken, Kemer ilçesinin içme suyunu karşılayan Güverte kaynağının da projenin mutlak etkilenme alanı içerisinde olduğu belirtiliyor.

Kesme boğazı Avrupa'dan daha zengin

HES'in inşa edilmek istendiği bölgenin biyolojik zenginliği ise tek başına bir çok Avrupa ülkesinden daha fazla. 32'si endemik olmak üzere 111 önemli bitki türüne ev sahipliği yapan Kesme Boğazı çevresinde, dünyada yalnızca bu bölgede yetişen ve kritik yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Kemer Orkidesi ve Olimpos Safranı gibi bitkiler de bulunuyor. Bölgede nesli tehlike altında bulunan türler arasında ayrıca, Anadolu Orkidesi (Orchis anatolica), Arı Orkide (Ophrys holoserica subsp. heterochila Endemik), İtalik Orkide (Orchis italica), Dev Orkide (Barlia robertiana), Peşmen Kardeleni ( Galanthus peschmenii), Olimpos Şalbası (Dorystoechas hastata), Topuz Dikeni (Echinops onopordum) ve yöreye has bir kekik türü olan (Origanum solymicum) gibi bitkiler de yer alıyor.

Expo 2016'ya Hazırlanan Antalya'ya Hançer

$
0
0

Antalya'da yapılacak EXPO 2016'ya hançer sokacak projeye imza atıldı.

Antalya'nın Kemer ilçesinde, Beydağları Sahil Milli Parkı'nda yer alan Kesme Boğazı'nda yapımı planlanan HES projesine bakanlıktan onay çıktı.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca 'uygun' görülen projesinin ÇED dosyası için 24 Temmuz Çarçamba günü Kemer'de 'Halkın Katılımı Toplantısı' yapılacağı duyuruldu. Uzmanlara göre 32′si endemik, 111 bitki türünü barındıran alanda HES projesine onay verilmesi, Türkiye'deki koruma politikalarının çöktüğünün göstergesi olarak değerlendiriliyor.

Doğa kıyımı yayılıyor

Bu yaz Türkiye'nin dört bir yanında doğa kıyımına karşı isyan var. Uzun yıllardır sürdürülen yıkım projelerine karşı Anadolu kırsalında başlayan tepkiler giderek kentleri de kapsamaya başladı. Doğayı ve yaşam alanlarını tahrip eden yatırımların başında olur olmaz her yerde lisans verilen HES projeleri geliyor.

Beydağları'nın boğazı kesiliyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca 'uygun' görülen projesi Türkiye'nin dört bir yanında gerçekleştirilen bu rant saldırısından en çok nasibini alan kentlerden birinen de 2016'da çiçek temalı EXPO'nun yapılacağı Antalya oldu.

Kemer ilçesi sınırlarındaki Beydağları Sahil Milli Parkı'nda 'mutlak koruma' alanı içerisinde bulunan Kesme Boğazı, Antalya'daki bu saldırıdan nasibini alan son alanlardan biridir.

Roma döneminden kalma tarihi bir köprüye de ev sahipliği yapan Kesme Boğazı'nda Ağva Deresi üzerinde özel bir şirket tarafından yapılması planlanan "Kesme Regülatörü ve HES Projesi" için hazırlanan ÇED dosyası, bakanlıkça da uygun bulundu.

Halk tepkili

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğü'nden yapılan duyuruya göre, Ege Yenilenebilir Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından hazırlatılan ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca uygun bulunan HES projesine ilişkin ÇED (Çevresel Etki Değerlendirme) dosyası, 24 Temmuz Çarşamba günü saat 14'00′de Kemer Belediyesi Kültür Salonu'nda düzenlenecek olan 'Halkın Katılımı Toplantısı' ile yöre halkının bilgi ve görüşlerine sunulacak.

Kesme Boğazı'ndaki iki günübirlik kullanım alanı

Ancak uzmanlara göre yılın 12 ayı turizm faaliyeti yapılan ve Güney Antalya Turizm Alanı içerisinde bulunan Kesme Boğazı'nda inşa edilmesi planlanan HES projesi Türkiye'deki koruma politikalarının iflas ettiğini gösterirken, halkın tepkisine de neden oluyor.

HES inşa edilmesi planlanan alanın bitişiğinde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü (DKMP) sorumluluğundaki halkın kullanımına açık Kesmeboğazı-1 ve 2 Günübirlik alanları yer alırken, Kemer ilçesinin içme suyunu karşılayan Güverte kaynağının da projenin mutlak etkilenme alanı içerisinde olduğu belirtiliyor.

Antalya'nın EXPO'yu alma nedeni endemik bitki zenginliği

HES'in inşa edilmek istendiği bölgenin biyolojik zenginliği ise tek başına bir çok Avrupa ülkesinden daha fazla. 32′si endemik olmak üzere 111 önemli bitki türüne ev sahipliği yapan Kesme Boğazı çevresinde, dünyada yalnızca bu bölgede yetişen ve kritik yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan Kemer Orkidesi ve Olimpos Safranı gibi bitkiler de bulunuyor. Bölgede nesli tehlike altında bulunan türler arasında ayrıca, Anadolu Orkidesi (Orchis anatolica), Arı Orkide (Ophrys holoserica subsp. heterochila Endemik), İtalik Orkide (Orchis italica), Dev Orkide (Barlia robertiana), Peşmen Kardeleni ( Galanthus peschmenii), Olimpos Şalbası (Dorystoechas hastata), Topuz Dikeni (Echinops onopordum) ve yöreye has bir kekik türü olan (Origanum solymicum) gibi bitkiler de yer alıyor. Antalya'nın sahip olduğu endemik bitki zenginliği EXPO 2016'nın alınmasında çok önemli rol oynamıştı.

Mimarlık Müzesinde Eskize Saygı

$
0
0

1970'lerde tasarımcılar çizimlerinde, iki ayrı kutupta ilerlerken, İtalyan mimar Giovanni Battista Piranesi gibi çizim tarzlarını da terketmişlerdi. New York Beşlisi'nin bazı yapılarını hatırlatan birinci kutup birçok bina vücuda getirse de, ikincisinin etkisi nadiren dolaysızdı. SPEECH Tchoban ve Kuznetsov tarafından Berlin'de tasarlanan mimarlık müzesi ise günümüzde dijital çizimin öne çıkmasıyla geri planda kalan eskiz çizimlerini onurlandırmaya çalışıyor.

Müze, Londra'daki Sir John Soane Müzesi koleksiyonundan alınan çizimlerle hazırladığı Piranesis Paestrum: Master Drawingd Uncovered isimli sergiyle ve yaratılan mimari formla Piranesi'nin mirasını yaşatmaya hazırlanıyor.

Prenzlauer Berg'de 1848 yılında inşa edilmiş Pfefferberg Bira Fabrikası'nda yer alan müze, açık alanda kapladığı hacimle yapay bir falez görünümünde. Binanın cephesindeki oymacılık işleri se cepheye kazınan eskiz çizimlerini içeriyor.

Müze, Berlin ve ötesinde mimari çizimlere gereken değerin gösterilmesi adına Tchoban Vakfı'nın koleksiyonundan gelen sergilere ev sahipliği yapacak.


Gece yük, gündüz insan taşıyacak

$
0
0

Gece yük, gündüz insan taşıyacak

2 Ağustos'ta test sürüşlerine başlanacak projenin çok önemli teknolojik detaylara sahip olduğunu anlatan Marmaray Bölge Müdürü Haluk İbrahim Özmen, "Hat gece 00.00'dan 05.00'a kadar sadece yük trenlerine hizmet verecek. Bu saatlerde yolculara açık olmayacak. Kazlıçeşme-Ayrılıkçeşme (Kadıköy) arası 19 dakikada olacak" dedi.

İSTANBUL Boğazı'nı deniz altından birbirine bağlamak birçok düşünürün, dahinin ve sultanların yüz yıllarca hayalini süsledi. Boğaz altından geçen projelerden, en eskisi ünlü dahi Leonardo da Vinci'ye aitti. Ayrıca 1904 yılında Sultan 2. Abdülhamit tarafından Fransızlara benzer bir proje çizdirildiği biliniyor. Boğaz'ı deniz altından birbirine bağlamak Cumhuriyet döneminde de üzerinde yıllarca çalışılan hayallerden birisi oldu. Yılların hayalini içinde barındıran Marmaray Projesi "son makyajını" tamamlayarak açılışa hazırlanıyor.

İLK SEYAHAT KUM TORBALARINA

Üç etaptan oluşan Marmaray Projesinin, 13,6 kilometrelik güzergahtan oluşan Demiryolu boğaz tüp geçiş kısmında sona gelindi. Test sürüşleri boyunca tren setlerinin ilk "yolucuları" kum torbaları olacak. İnsan ağırlıklı ve ağırlıksız olarak yapılacak iki ayrı test sonunda proje tamamlanacak. Marmaray Bölge Müdürü Özmen, 29 Ekim'den sonra TCDD işletmesine devredilecek projenin, planlanan sefer sayıları için şu bilgileri verdi: "2015 yılında tüm hat tamamlana kadar her dört dakikada bir karşılıklı sefer düzenlenecek. 2015'ten sonra bu süre 2 dakikaya inecek. Fiyatlandırmaya ilişkin kararı işletmeci verecek. Hat gece 00.00'dan 05.00'a kadar sadece yük trenlerine hizmet verecek. Bu saatlerde yolculara açık olmayacak. Kazlıçeşme-Ayrılıkçeşme (Kadıköy) arası 19 dakikada olacak."

MAKİNİSTLERE ÖZEL EĞİTİM

Projenin imalatı sırasında çıkan hafriyata çok önem verildiğini anlatan Özmen, 200 bin metreküplük bir kısmın şartlara uygun olarak bir taş ocağına gömüldüğünü, 1 milyon metreküpünün Çınarcık Çukuru'na doldurulduğunu belirtti. Özmen, jeolojisi uygun olan bir kısım hafriyatın yine gerekli işlemlerden geçirildikten sonra projenin imalatında kullanıldığını belirtti. Özmen, proje kapsamında güzergahta çalışacak başta makinistler olmak üzere tüm çalışanların eğitim aldığını söyledi.

Kandilli ile özel bağlantı

Projesi'nin 7,5 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olduğunu anlatan Özmen, "Bizim bulunduğumuz tüm fay hatlarının aynı anda hareket geçse dahi olabilecek depremin büyüklüğü uzmanlar tarafında 7 olarak belirtiliyor. Bizim projemizde tüm bunlar hesap edilerek 7,5 büyüklüğüne dayanıklı olarak tasarlandı" dedi. Kandilli Rasathanesi ile erken uyarı sistemi kurulduğunu anlatan Özmen, tünelde erken uyarı sistemin bulunduğunu söyledi. Özmen ayrıca hem Üsküdar hem de Sirkeci istasyonlarında sel kapaklarının bulunduğunu anlattı.

En büyük kazancımız deneyim

MARMARAY Bölge Müdürü Haluk Özmen, "Her ilk şey insanı tedirgin edebilir. İstanbul metrosu da ilk açıldığında gerçek potansiyeli kadar talep olamamıştı. İnsanlar böyle projelerde yavaş yavaş ısınıyorlar. Ülkemizin böyle bir projeye sahip olması çok değerli ve önemli bir olay. Ne kadar çok talep olursa o kadar çok avantajı olur ülkemize. Bir Türk mühendis olarak bunu başardığımız için gurur duyuyoruz. Bundan sonra benzer projeleri yapmak istediğimizde belki de yabancı deneyimlere ihtiyacımız olmayacak. Bu çok önemli bir kazanım. 60 metre ile dünyanın en derin batırma tüp tüneline sahibiz artık" diye konuştu.

9 yılda 13,5 km tamamlandı

- Marmaray Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi Projesi'nin 13,5 kilometrelik güzergâh üzerinde planlandı. İyileştirilmiş ve yeni demiryolu sisteminin tamamı, yaklaşık 76 km uzunluğunda olacak.

- Bu güzergâh üzerinde 5 istasyon bulunuyor

- Deniz kesiminde delme tünel 1.4 kilometre, diğer bölüm ise 9.8 kilometre uzunluğunda

- 365 aracın imalatı tamamlandı

- Marmaray Projesi BCI Sözleşmesi kapsamında, bu güne kadar yerli ve yabancı 2 bin 550 kişi, mühendis, mimar ve işçi olarak çalıştı

- Projede, 835 bin metreküp beton, 145 bin ton demir kullanıldı

- Bu güne kadar 3 milyar 21 milyon 389 bin 952 dolar harcanan projenin toplam maliyeti 4 milyar 308 milyon 636 bin 815 dolar.

Faşizan Yönetimin Ayak Sesleri Bunlar

$
0
0

Açıklamasında bir gün önce “esnaf adına açıklama yapanlar” ile ilgili şunu söyledi:
“Buradan esnaf adına söz söyleyenleri Beyoğlu’nda tanıyan bir esnafa bile rastlamadığımızı belirtmek isteriz. Beyoğlu esnafı olarak bugün odalara, birliklere, gruplara soruyoruz. Yıllardır neredeydiniz? Ne oldu da esnaf dostu oldunuz?”

Beyoğlu Belediyesi açıklamadan bir saat sonra Konar’ın sahibi olduğu Muaf Cafe’yi, Encümen kararıyla 3 gün kapattı, karar zabıta ekiplerince uygulandı. Konar’ın hatası iki tane bistro masasının kafenin önüne konulmuş olması, Beyoğlu’nda sıkça rastlanan bir durum yani. Genellikle de 89 lira para cezası kesiliyor. Konar’ın işletmesi kapatıldı, çünkü ileri demokrasi döneminde aklına geleni söylemenin tehlikeleri var tabii.
Kim kafasını kaldırırsa şu ya da bu şekilde cezalandırılacak ki “usta”nın mutlak iktidarına giden yolda engeller temizlensin. Faşizm böyle gelişir çünkü. Sesini yükseltenleri buna pişman edeceksiniz ki başkaları da ondan kendine ders çıkarsın, muhalefeti, aykırı düşünmeyi aklına bile getirmesin. Her şafak vakti Türkiye’nin değişik kentlerinde, polis ekipleri sayıları 50’den az olmayan insanları gözaltına alıyor, evlerinde aramalar yapıyor. Türkiye bir cadı avı sahnesine dönüştürülmüş, uyduruk “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla insanlar cezalandırılıyor. Beyoğlu’ndaki uygulama da bunun belediye eliyle yürütüleni, hepsi bu!

Ulaştırma Bakanı Yıldırım’ın yanıtları

Üçüncü Boğaz Köprüsü’nün çevre yollarında yapılan güzergâh değişikliğinin kamu maliyesine zarar verip vermeyeceğini, yüklenici firmaya özel bir avantaj sağlayıp sağlamayacağını sormuştum.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım aradı ve sorduğum soruların yanıtlarını verdi. Köprü ve çevre yollarını yapıp, işletecek şirketin sahibi İbrahim Çeçen ile de konuştum. Aldığım yanıtları bilginize sunuyorum:
Bakan Yıldırım, kamulaştırma bedellerinin idareye ait olduğunu, güzergâh değişiklikleri nedeniyle kamulaştırma maliyetlerindeki azalmanın yüklenici şirkete değil, hazineye avantaj sağladığını belirtti. Aynı bilgi İbrahim Çeçen tarafından da bana iletildi. Bakan Yıldırım, güzergâh değişiklikleri nedeniyle işletmeci şirketin maliyetlerinde artış olacağını belirtti, Çeçen de aynı şeyi söyledi. Bakan Yıldırım’ın verdiği bilgiye göre yapılacak otoyolların boyunda bir değişiklik yok. 60 kilometre uzunluğunda otoyol yapılacak, bağlantı yollarıyla birlikte uzunluk 95 kilometre olacak. Bakan Yıldırım’ın açıkladığına göre güzergâhın Avrupa yakasındaki en önemli değişiklik, yolun üçüncü havaalanı sınırları içinde kalması nedeniyle yapıldı. Bu nedenle yol güneye kaydırıldı, Mahmutbey bağlantısı nedeniyle büyük bir kavşak da inşa edilecek.
Güzergâhın Uskumruköy Şehitliği’ne denk gelmesi nedeniyle yol kuzeye kaydırıldı, bu nedenle kamulaştırma bedellerinde de tasarruf sağlandı.
Riva’da Abbasın Çayırı bölgesi göçmen kuşların konaklama alanı olduğu için yol güneye kaydırıldı, çayır daha önce projede olmayan bir viyadük ile geçilecek. Bu nedenle işletmeci şirketin üretim maliyetlerinde bir artış olacak.

Alemdağ–Çekmeköy bağlantısında yol Taşdelen suyu kaynaklarına rastladığı için 300 metre güneye kaydırıldı. Bakan bütün bu değişikliklerin işe başlanmadan önce yapıldığını özellikle vurguluyor. Bakan Binali Yıldırım projedeki viyadük sayısının gidiş–geliş birer adet arttığını, tünel sayısında bir değişiklik olmadığını da belirtiyor. Köprü ve çevre yollarını yapıp, işletecek olan şirketin sahibi İbrahim Çeçen de “Biz müteahhit olarak bu işi yüklenmiş değiliz. Biz yatırımcı olarak köprü ve çevre yolları inşaatlarının finansman, yapım ve işletmesinden sorumluyuz” diyor. Büyük ya da küçük fark etmez, kamuyu ilgilendiren her türlü projede şeffaflık ve hesap verilebilirlik, medeni bir demokrasinin olmaz ise olmaz kuralıdır. Bu nedenle Yıldırım ve Çeçen’e açıklamaları için teşekkür ederim.

Yeni Evler, Sulukulelileri Memnun Etmedi

$
0
0

Ancak mahalle sakinleri birçok husustan şikayetçi. Daha önce ödeyecekleri ev bedeli iki katına çıktığı için problem yaşayan Sulukuleliler, imza attıkları son sözleşmeye göre hane başına 45 bin ile 90 bin lira arasında borçlandı. Evlerin tam bitmeden teslim edildiğini belirten aileler, güvenlik sağlanamadığı için su saatlerinin bile çalındığını söylüyor. Mahalledeki yol çalışmaları da devam ediyor.

Geçtiğimiz ay başlayan anahtar tesliminden sonra yaklaşık 50 hane yeni evlerine taşınmış durumda. Kentsel dönüşümden önce yaklaşık 3 bin kişinin yaşadığı mahallede metrekare fiyatı 900 liradan alınan eski konutlar 2 bin liraya eski sahiplerine satıldı. 577 eski mülk sahibi aile ile yapılan ilk sözleşmeye göre, 120-125 metrekare olacağı söylenen yeni evler ise 81 metrekareye düşürüldü. Anahtar teslimiyle birlikte mülk sahiplerine yapılan kira yardımı da kesildi. Bu sebeple yeni konutlara ilk yerleşenler eski Sulukuleliler oldu. Evlerin metrekare fiyatının iki katına çıkmasıyla borçlu duruma düşen mülk sahipleri, ev taksitlerini nasıl ödeyecekleri konusunda da endişeliler. Borçları 15 yıla yayılan mahalle sakinleri, "Bu mahallede eskiden ev sahibi olan kişilere en son yüzde 20 iskonto yapıldı. Bu indirimin de son fiyat olduğu söylendi. Elimizde bir tek evimiz var. Biz de ne yapalım, mecbur kalıp taşındık buralara. Taşınma masraflarını bile cebimizden ödedik."şeklinde konuştu.

Sulukule sakinlerinin ortak görüşü ise ödedikleri parayla İstanbul'un başka bir yerinde gayet ferah ve herhangi bir kısıtlama olmadan yaşayabilecekleri yönünde. Ama doğup büyüdükleri yerleri de terk etmek istemiyorlar. Yeni sitenin hâlâ çok eksiğinin olduğunu söyleyen vatandaşlar, "Belediyeye gittiğimizde onlar bizi TOKİ'ye gönderiyor. TOKİ'ye gittiğimizde onlar da belediyeye gönderiyorlar. Sorularımıza cevap verecek muhatap bulamıyoruz." diyor. Bayramdan sonra yeni evine taşınacağını belirten Hasan Dovan, "Normalde başka bir firmadan ev aldığında sana her şeyi hazır bir halde pırıl pırıl teslim ederler. Fakat bize verilen evlerin daha çok eksiklikleri var. Sitenin yolları daha tam anlamıyla yapılmamış. Çoğu binada su saati bulunmuyor. Bulunanları da hırsızlar çalıyor. Özellikle sitenin güvenliği yok." dedi.

Yeni evine taşınan İsmail Gani (69) ise 105 metrekare daireye sahipken kendisine 81 metrekarelik ev verildiğini söylüyor. Sitenin güvenliğinden de şikayetçi olan Gani, "Burası hakkında çıkan haberlerden sonra buralar zengin mekanı olarak algılandı. Neredeyse her gün bir hırsızlık olayı oluyor. Sitenin güvenliği yeterli değil." diyor.

Madımak'ın Kamulaştırmasında Fiyat Arttı

$
0
0

2010 yılı kasım ayında 5 milyon 601 bin 225 lira bedelle kamulaştırılarak İl Özel İdaresi'ne geçen, yapılan düzenlemeyle Bilim ve Kültür Merkezi'ne çevrilen eski Madımak Oteli'nin kamulaştırma bedelinin düşük olduğu gerekçesiyle bina sahipleri Sivas 2'nci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtı. 

Mahkeme verilen bedelinin yeterli olduğuna karar verince davacılan temyiz etti. Yeniden görülen davada görevlendirilen bilirkişi raporu doğrultusunda mahkeme 2 milyon 90 bin lira artırarak 7 milyon 691 bin 283 lira olarak kararlaştırdı. Bunu da yeterli görmeyen bina sahipleri temyize başvurdu.  Yargıtay'ın bu kararı bozması üzerine üçüncü kez görülen davada bilirkişi heyeti bu kez kamulaştırma bedelini 9 milyon 308 bin 768 lira olarak yeniden belirledi. Yeni ek raporun gelecek ay Sivas 2'inci Asliye Hukuk Mahkemesi'nde yapılacak duruşmaya sunulacağı belirtildi. Mahkemenin vereceği kara beklenirken, başlangıçta 5 milyon 601 bin lira değer biçilen Madımak Oteli'nin değerini bilirkişi 3 milyon 707 bin 543 lira artırdı.

Madımak katliamı

2 Temmuz 1993'te otelin ateşe verilmesiyle yaşanan Sivas olaylarında 35 aydın, 2 otel görevlisi ve 2 gösterici olmak üzere 37 kişi yaşamını yitirmişti. 

Alevi Çalıştayı kapsamında dönemin Devlet Bakanı Faruk Çelik'in, 24 Şubat 2010 tarihinde Sivas'ta sivil toplum örgütü temsilcileri ile yaptığı toplantının ardından Madımak Oteli'nin kamulaştırması kararlaştırılmış, Aralık 2010'da süreç tamamlanarak bina İl Özel İdaresi'ne teslim edilmişti. 

Emir Sultan Türbesi'nin Restorasyonu Tamamlandı

$
0
0

Türbeyi ziyaret eden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Kentimizde çok önemli bir dergah olan bu mekanın yaşaması için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz" dedi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi, Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile yaptığı protokol kapsamında, kentin önemli tarihi eserlerinden Emir Sultan Türbesi ve çevre yapılarında uyguladığı restorasyon çalışmalarını tamamladı. Türbe'ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştirerek çalışmalar hakkında bilgi alan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, "Hazire bölümü (mezarlık) hariç, buradaki çalışmalar tamamlandı. Şu anda hazirelerle ilgili de röleve ve restorasyon projesi yapılıyor. Tarihimizin bu önemli yapısını yeniden kentle ve kentliyle buluşturacağımız için mutluyuz" dedi.

Emir Sultan Türbesi'nin İzmir için önemine değinen Başkan Aziz Kocaoğlu, "Çalışmalar sürerken bile vatandaşlarımız Türbe'yi ziyaret ediyorlarmış. Biz de mümkün olan en kısa sürede Türbe ve müştemilatının açılışını yapmak istiyoruz" diye konuştu.

Başkan Kocaoğlu, Emir Sultan Türbesi'nin restorasyonu sırasında sık sık İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan görüş alındığını ve bulunan her yeni objenin Kurul'a gittiğini hatırlatarak bu durumun çalışmaları şekillendirdiğini de ifade etti. Başkan Kocoağlu, "İbadete ve ziyarete gelen insanların çok olması bizi de sevindiriyor. Emir Sultan Türbesi, İzmir'de çok önemli bir dergah. Onun için bu mekanın yaşaması ve tekrar kültürümüze, kentimize, inancımıza kavuşturulması için elimizden gelen çabayı gösteriyoruz. Kentimize hayırlı olsun" dedi.

TÜRK MÜHRÜ

Emir Sultan Türbesi'nin restorasyon işini üstlenen Mimar Abdurrahman Çabuk, Türbe'nin henüz resmi açılışı yapılmadan vatandaşların büyük ilgi gösterdiğini ifade etti. Çabuk şu bilgileri aktardı: "Emir Sultan Türbesi, İzmir'de 'Türk mührü' diye anılan önemli bir eser. Yapımını İzmir Büyükşehir Belediyesi üstlendi, çok ciddi teknik imkanlarını bize seferber ettiler, yardımcı oldular. Normalde bu tip eserlerin restorasyonu çok daha uzun sürüyor. Yapım sırasında değişik dönemlere ait yeni bulgular çıkıyor ve Kurul ile paylaşılıyor, Kurul yeni kararlar veriyor. Emir Sultan'da onarımlar bitti. Hazire alanının restore edilmesiyle ilgili Büyükşehir Belediyesi proje yapımına devam ediyor. Burası, İzmir'de Türklüğün, müslümanlığın başlangıç noktası gibi. O yüzden vatandaş büyük ilgi gösteriyor."

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanan ve İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından onaylanan projeler çerçevesinde, yaklaşık 1400 metrekare alana sahip Emir Sultan Türbesi'nde çalışmalar tamamlandı.

Namazgah Mahallesi'nde bulunan, İzmir'i alırken şehit düşen ve halk arasında "Emir Sultan" adıyla bilinen Aydınoğulları Beyliği komutanlarından Seydi Mükeremeddin'in naaşının yer aldığı türbenin bahçesinde, Mustafa Kemal Atatürk'ün eşi Latife Hanım'ın dedesi Uşakizade Sadık Bey ve eşi Makbule Hanım ile Aydın Valisi Ahmet Esat Paşa, Kestanepazarı Camii kurucusu Mısırlı Hüseyin Nuri Efendi ve İzmir Kadısı Şükrüzade Abdülkadir Paşa gibi devrinin önde gelen isimlerinin naaşları da yer alıyor.

ORİJİNAL HALİ KORUNUYOR

Büyükşehir Belediyesi çalışmalara başladığı zaman, Emir Sultan Türbesi'nin bulunduğu alanda, aşhane, hamam ve dergah olarak kullanılmış üç farklı yapı kalıntısı vardı. Restorasyon kapsamında bu üç yapı da aslına uygun olarak restore edildi. Dergah, sosyal amaçlı olarak hizmet verecek. iki kurnadan oluşan hamam yapısı aslına sadık kalınarak restore edildi. Aşhane yapısı, araştırmalarda çıkan yeni veriler doğrultusunda yeniden ayağa kaldırıldı. Türbe binasında restorasyon çalışmaları tamamlandı. Hazireye (mezarlık bölgesi) ait mezar taşlarının restorasyon projelerinin hazırlanması işi devam ediyor. Projeler için, Kurul onayı alındıktan sonra hazirelerin restorasyonuna başlanacak.

ÇALIŞMALARIN TARİHÇESİ

Emir Sultan Türbesi'ndeki restorasyon çalışmalarına 2011 yılında başlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi, alanın özelliğinden dolayı yapılan çalışmalarda ortaya çıkarılan bulgular doğrultusunda, en ufak bir detayı bile değerlendirip İzmir 1 No'lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu'nun onayına sunarak projelerde revizyon yaptı. Yeni onay sürecinin ardından 2012 Ağustos ayında tekrar başlayan Emir Sultan'daki çalışmalar, hazire bölümü hariç tamamlandı.

‘Tanrıça Tike’ Evine Döndü

$
0
0

Üçgen formlu renkli mozaik taşlarla yapılmış mozaik, Uşak Arkeloji Müzesi Müdürlüğü'ne teslim edildi. Özel muhafaza içindeki mozaik, yapımı süren Arkeoloji Müzesi tamamlandığında özel bir bölümde teşhir edilecek. Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı ve Interpol, çalınan mozaiği yurt dışına kaçırılmak istenirken İstanbul'daki bir işyerinin balkonunda paketlenmiş halde ele geçirdi. Konuyla ilgili 8 tarihi eser kaçakçısı gözaltına alındı. Mozaikler İstanbul Eski Eserler Müzesi'ne teslim edildi.

İtirazlara Rağmen Sanasaryan Kiraya Verildi

$
0
0

Sanasaryan Han için İstanbul Vakıflar Birinci Bölge Müdürlüğü ihaleye çıktı. Yaklaşık iki saat süren ihale sonrasında Özgeylani İnşaat şartnamede belirtilen kira bedeli olan 120 bin TL’nin yüzde 111 üzerine çıkarak ihaleyi kazandı. İhaleyi kazanan firma ayda yaklaşık 253 bin TL kira ödeyecek. Kira oranı 4. yılda ise iki katına çıkacak.

Firma yetkilileri ihale sonrası yaptıkları açıklamada şartnamenin imzalanmasından sonra handa çalışmaların başlayacağını açıkladı.

Türkiye Ermenileri Patrikliği’nin ise hukuk mücadelesi devam ediyor. Patriklik adına Avukat Ali Eybeloğlu sürece ilişkin açıklamalarda bulundu.

Eybeloğlu açıklamada, Sanasaryan Han’ın kuruluş amacının fakir ve yetim Ermeni çocukların eğitim, barınma ve beslenme ihtiyaçlarının giderilmesi olduğu hatırlatılarak, taşınmazın 1935 yılında Patrikhane’nin elinden alındığı ve amacı dışında kullanılmaya başladığı belirtildi.

Açıklamada şu ifadelere yer verildi;

“İnanıyoruz ki, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün, yasal dayanağı olmayan, kanun tanımaz işlemleri yargı kararları ile ortadan kalkacaktır. Genel Müdürlüğün, hayır amacıyla vakfedilen bir hanı ticari amaçla kiraya verme teşebbüsü vicdanları sızlatmıştır. Adalete ve hukukun üstünlüğüne olan inanç ve bağlılığımız ışığında, kamuoyuna saygı ile duyurulur.”

Patriklik ihale ile ilgili olarak mahkemeye başvurdu.  


Kentsel Dönüşüm Yılın İlk Yarısına Damgasını Vurdu

$
0
0

Gayrimenkul sektörünün ilk 6 aylık dönemi hakkında değerlendirmelerde bulunan TSKB Gayrimenkul Değerleme Genel Müdürü Makbule Yönel Maya, piyasaların ocak ayı itibariyle konut satışlarındaki yeni KDV düzenlemesi nedeni ile oldukça çalkantılı başladığını, sonrasında kısa sürede bu konunun önüne geçen yeni gündem maddelerinin geldiğini belirtti.

Maya, "Yılın ilk aylarında, geçtiğimiz yıldan onaylanan ve bu yıl itibariyle gelişmeleri, yeni açılımları devam eden 2B, Mütekabiliyet ve Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi hakkındaki kanunlar sektörü etkisi altına aldı" dedi.

2013'ün ilk altı ayında en fazla kentsel dönüşümün yansımalarının görüldüğünü ifade eden Maya, "Özellikle, yılbaşından itibaren ilan edilen Afet Riskli Alanların sayısında önemli bir artış yaşandı" diye konuştu. Maya, "Mütekabiliyet yasasındaki en önemli gelişme ise oturma izni ile ilgili yasal düzenlemenin yapılması oldu" dedi.

Mega projeler geliyor

Kanun değişikliklerinin yanında ilk altı ayda, özellikle İstanbul ölçeğinde planlanan 'Mega Projeler'in piyasaları etkileyen önemli gelişmeler olduğunu açıklayan Maya, "Bu projelerin başında, 3. Havalimanı ihalesi ve 3. Köprü temel atma töreni gibi önemli yatırım projeleri ile ilgili gelişmeleri gözlemledik" dedi. Maya, "Bundan sonraki süreçte 'Mega Projeler'le ilgili gelişmeleri yılın ikinci altı ayında göreceğimizi öngörüyoruz. Bunların başında 29 Ekim 2013'te açılışı yapılması planlanan Marmaray Projesi'nin oldukça önemli bir yeri olacak" diye konuştu.

Karaköy revaçta

Maya, ilk altı ayda gerçekleşen önemli ihalelerle ilgili yaptığı değerlendirmelerde ise, Galataport ihalesinin gerçekleşmesi ile birlikte Karaköy-Fındıklı hattındaki gelişimde, beklentilerin rakamları da arttırdığını söyleyerek, "Bölgede son dönemde 26 adet yeni ruhsatı alınmış otel projesi ile Ak Sigorta binasının satış rakamı beklenti ve fiyatların ne seviyelerine çıktığını gösteriyor" dedi.

'İştah artıyor'

2 Temmuz 2013 günü itibarı ile ihalesi gerçekleşecek olan Haliç Tersanesi ihalesinin de yine sonucunu ve teklif edilecek rakamları merakla beklenen bir ihale olduğunu ekleyen Maya, 24 Haziran haftası itibarı ile gerçekleşen Emlak GYO Bakırköy Arsası ihalesinin de yine sektördeki beklentilerin yüksek olduğuna işaret ettiğini dile getirdi. Maya, "Gerek ihaleye katılan firma sayısındaki fazlalık ve gerekse bedellerin yüksekliği geliştirme firmalarının iştahına işaret eden gelişmelerden biri gibi yorumlanabilir" dedi.

'Kredi faizi mayısta dip yaptı'

Konut piyasalarındaki durumu da inceleyen Makbule Yönel Maya, ilk altı aylık süreçte konut kredileri kullanımı ile ilgili olarak, şunları söyledi:

"Hacimsel büyümeyi değerlendirdiğimizde, önceki yıla göre yaklaşık yüzde 26 seviyesinde büyüdüğünü gözlemliyoruz. Bu büyümede kredi faiz oranlarındaki özellikle mayıs ayı başındaki tarihi dip seviyelerin etken olduğunu söylemek mümkün."

'Faizler yükselir'

Bundan sonraki 6 aylık süreçte ise konut kredi faiz oranlarının yükseleceğini ifade eden Maya, "Kredi faizinin ilk altı ayda düşük seviyelerde olması, kredi hacminde büyümeyi getirmekle birlikte konut satış rakamlarına da artan bir şekilde yansıdı. Merkez Bankası'nın verilerine göre ortalama konut satış fiyatı geçtiğimiz yılın aynı ayına göre yaklaşık yüzde 11arttı" dedi.

İnşaatlara zabıta gibi denetçiler geliyor

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, inşaatların mevzuata uygun yapılmasını sağlamak amacıyla bünyesinde denetçi pozisyonları oluşturacak. Denetçiler, imar planlarından ruhsatlandırmaya kadar inşaatlarla ilgili tüm faaliyetleri denetleyerek, Bakanlık adına işlem tesis etme yetkisine sahip olacak.

Daha önce sadece yapı denetim firmaları üzerinden yapılan kontrollere, Bakanlığın uzman personelle gerçekleştireceği denetimler de eklenecek. Bu kapsamda Bakanlık, kendi bünyesinde denetçi pozisyonları oluşturacak. Zabıta gibi çalışacak denetçiler, imar planlarından ruhsatlandırmaya inşaatla ilgili faaliyetleri kontrol edecek.

2B hak sahiplerine % 60 indirim yapacak

Halkbank, 2B Kredi Paketi ürünüyle 2B arazisi almak isteyen hak sahiplerine özel avantajlar sunuyor. Kampanya kapsamında 2B arazilerini satın almayı planlayan hak sahipleri, 120 aya varan vade seçenekleri ve yüzde 0.79'dan başlayan faiz oranlarından yararlanabiliyor. Düzenlenen kanun kapsamında 400 metrekareye kadar 2B arazilerini yüzde 50 indirimle satın alabilen hak sahipleri, 2B Kredi Paketi ile ekstra yüzde 20 indirimden faydalanma şansı elde ediyor. Bu sayede Halkbank 2B Kredi Paketi'ni kullanan müşteriler toplamda yüzde 60'e varan indirimden yararlanabiliyor.

Halkbank Bireysel Bankacılık Genel Müdür Yardımcısı İsmail Hakkı İmamoğlu, "Sunduğumuz 2B Kredi Paketi ile hak sahiplerine sağlanan avantajın kapsamını daha da genişletiyoruz" dedi.

Rumeli Hisarı İçine Cami Yapılacak

$
0
0

Vakıflar Genel Müdürü Adnan Ertem, Türkiye genelinde 150 kaybolan cami tespit ettiklerini, bu sayı içinde 130'unun İstanbul'da olduğunu açıkladı.

Camilerin çoğunun Adnan Menderes'in başbakanlığı döneminde yıkıldığını belirten Ertem, bu camilerin yeniden inşası için çalışma başlattıklarını söyledi.

Rumeli Hisarı'na ve Yeniköy Parkı'na da yapılacak

Ertem, kaybolan camilerden birinin Rumeli Hisarı içinde sadece minaresi kalan Fetih Camisi olduğunu belirterek, "Diğeri Yeniköy Parkı içindeki Fazıl Efendi Camisi. Bu cami tamamen yıkılmış ama yeri belli. Çevrelenmiş durumda. Onu da eski haliyle yeniden inşa edeceğiz. Bir diğeri de Karaköy'de İtalyan mimar Raimondo D'Aronco'nun yaptığı ancak kaybolan Karaköy Camisi" dedi.

Vakfiye nedeniyle

Meltem Özgenç'in Hürriyet'teki haberine göre, Ertem, bunu vakfiyelerde belirtilen hususlardan hareketle yaptıklarını, Türkiye'de satılmış ve konuta dönüştürülmüş camilerin de bulunduğunu bildirdi. Ertem, bu tür camileri satın alarak ibadete hazır hale getirdiklerini kaydetti. Ertem, "Bazı camilerin yerine apartman bile yapılmış. Onlara bir şey yapamayacağız. Ama yeri boş olanlara yeniden cami yapacağız" dedi.

İnşaatlara Sıkı Denetim Geliyor

$
0
0

Denetçiler, imar planlarından ruhsatlandırmaya kadar inşaatlarla ilgili tüm faaliyetleri denetleyerek, Bakanlık adına işlem tesis etme yetkisine sahip olacak.

TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen, Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun kapsamında, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, vatandaşın mağduriyetini önlemek ve güvenliği sağlamak amacıyla inşaatları sıkı denetim altına alacak. Daha önce sadece yapı denetim firmaları üzerinden yapılan kontrollere, Bakanlığın uzman personelle gerçekleştireceği denetimler de eklenecek. Bu kapsamda Bakanlık, kendi bünyesinde denetçi pozisyonları oluşturacak. Zabıta gibi çalışacak denetçiler, imar planlarından ruhsatlandırmaya kadar inşaatla ilgili tüm faaliyetleri kontrol edecek.

Denetçi belgesiyle çalışacak bu personel, Bakanlık adına işlem tesis etme yetkisine de sahip olacak. Bu kapsamda, inşaat işlerini usulüne uygun yapmayan veya kanunda belirtilen mükellefiyetini yerine getirmeyen, sözleşmeye aykırı davranan yapı sahibi, projeci, fenni mesuller, müteahhit, taşeron, şantiye şefi, usta veya diğer ilgililere idari yaptırımlar uygulanacak.

Ağır para cezalarının yanı sıra inşaatın yıkılması da bu yaptırımlar arasında yer alacak. Bakanlık, mevzuata aykırı binaların yıkılması konusunda belediyeleri uyaracak. Belediyelerin bir çalışma yapmaması durumunda, bina Bakanlık tarafından yıkılacak. Yıkım masrafları ise yapı sahibinden alınacak.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, usulsüzlükte sorumluluğu bulunan idari yetkilileri de haklarında işlem tesis edilmek üzere İçişleri Bakanlığına bildirecek.

AOÇ’den Krallığa 50 Bin Metrekare Daha Gitti

$
0
0

Meslek örgütlerinin itiraz ettiği AOÇ Hayvanat Bahçesi yenileme alanına Bakanlar kurulu kararı ile 50 bin metrekare daha eklendi. Karar Resmi Gazetede yayımlandı. 30 Temmuz 2012 tarihli Bakanlar Kurulu Kararıyla Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesi yenileme alanı olarak kabul edilmişti. Bu kararı Mimarlar Odası Ankara Şube, Şehir Plancıları Odası Ankara Şube, Çevre Mühendisleri Odası, Peyzaj Mimarları Odası ve Ziraat Mühendisleri Odası yargıya taşımıştı. Bugün resmi gazetede yayımlanan bakanlar kurulu kararı ile 50 bin 647 metrekarelik alan daha yenileme alanına ilave edildi.

'YAPILAN TALANDIR'

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Ali Hakkan, kararla Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin 'vahşetin krallığı' çılgın projesinin hayata geçirilmesinin amaçlandığını ifade etti. Hakkan, "AOÇ alanından koparılan alana 50 bin 647 metrekarelik bir alan daha eklenmiştir. İki kararda da 5366 sayılı Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanunun dayanak gösteriliyor. Konuyu yargıya taşımıştık ancak bu alanda yapılan tüm düzenlemeler AOÇ'ye özel olarak düzenlenmiş olan yasasıyla belirlenmiş kullanım amaçlarına, AOÇ alanının vizyonuna, misyonuna, kentsel yenileme hukukuna aykırıdır. Bu açıkça AOÇ'nin talanıdır" dedi.

ULUS'A DA 'ACELE KAMULAŞTIRMA'

Ulus bölgesinin yenileme alanı ilan edildiği Bakanlar Kurulu kararına meslek odalarının açtığı dava sürerken, bir karar da Ulus için alındı. Karar göre, Ulus Tarihi Kent Merkezinde yapılacak yenileme alanı projesi kapsamında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından acele kamulaştırılma yapılacak. Mimarlar Odası Ankara Şube Sekreter Üyesi Tezcan Karakuş Candan, kararın Büyükşehir Belediyesi'ne olağanüstü bir talan yetkisi sağlayacağını söyledi.

'OLAĞANÜSTÜ TALAN'

Bakanlar Kurulu'nun Ulus Tarihi Kent Merkezi için aldığı 'acele kamulaştırma' kararının hükümetin Ulus'ta yapacağı olağanüstü talanın habercisi olduğunu belirten Candan, kararın yurt savunması ihtiyacına ve aceleliğine göre alındığını hatırlattı. AKP Hükümeti'nin 2004'den beri kent talanında acele kamulaştırmayı bir piyasa aracı olarak kullanmaya başladığını vurgulayan Candan, yasanın çıktığı 1956 yılından 2004 yılına kadar 16 acele kamulaştırma yapılırken, AKP Hükümeti'nin 2004'den 1012'nin ilk üç ayına kadar 133 acele kamulaştırma yaptığının altını çizdi. "Acele rant" anlamına gelen "acele kamulaştırma" kararının Ulus tarihi kent merkezine yönelik alınıyor olmasının, "Olağanüstü bir talan"ın işareti olduğunu kaydeden Candan, "Ulus'ta yer alan tarihi ve kültürel mirasımız bu kararla tehdit altına girmiştir. Görünen o dur ki hükümet kent rantını elde etmeyi bir savaş aygıtına dönüştürmenin en uç noktasını yaşamaktadır" dedi. Candan kararı yargıya taşıyacaklarını söyledi.

AOÇ Hayvanat Bahçesi yenileme alanı kararına karşı Mimarlar Odası'nın açtığı dava sürerken, "acele kamulaştırma" kararı ile 50 bin metrekarelik alanın ilave edilmesini de "yangından mal kaçırma" olarak niteleyen Candan, "hükümet bizi yıldıracağını sanıyorsa yanılıyor" dedi.

Kent Kültürü ve Kamusallık

$
0
0

(Bu hafta 13 Haziran 2010 tarihinde yine bu köşede yazdığım "Açık Alanlar ve Görsel İletişim" başlıklı yazımdan alıntı yaptım. Kamu ve Kamusallıkla ilgili olan bu yazım Gezi direnişlerinin doğmasına yol açan adaletsizliğin ve hukuksuzluğun bir yönünü anlatmaktaydı. Günün önemine binaen önemli bölümlerini bir kez daha paylaşıyorum.)

...Dışarıya çıktığınızda çevrenize biraz dikkatle bakın. Kentleşme modernleşme adına bir çok yaratıcı çalışmalarla görsel iletişimin tüm kanallarının zorlanmış durumda olduğunu göreceksiniz. Hareketli, renk renk LCD veya LED monitörlerden yayınlar-reklamlar, Binaların çatılarından, bodrumlarına kadar devasa birçok görseller. Caddeler, sokaklar parklar bahçeler ayaklı panolarla ışıl ışıl reklamlar, Her duvar dibi yollar ve duraklar ışıklı ve ışıksız Billboardlarla dolup taşmakta. Bunları uzatmak mümkün. Biçimsel olarak temel kullanılan öge fotoğraf. İçerik olarak ise reklam, reklam yani para para para... Unutmayalım arada sanat ve kültüre katkı ilanları ve sponsorlu -sanatı seviyoruz - yollu reklamlar da yok değil. Malum belediyelerin sanat ve kültüre katkıda bulunma sorumluluğu var (!) Peki siz bu karmaşa içinde Avrupa Başkenti 2010, Modern Müzede bilmem ne sergisinin olduğunun dışında Sabancı Müzesi'nde bilmem ne sergisinin olduğu, Hangi bira şirketinin hangi müzikal ve tiyatroyu seyirci ile buluşturmasından başka hangi sanat ve kültür tanıtımlarını gördünüz?..

Eşitlik ve özgürlüğün parayla endekslendiği, Sanatın , kültürün harcanan parayla değerlendirildiği bir sistem yerleştirilmiş durumda. Maske de hazır Kent Kültürü(!) Çarpık kentleşme ve Görsel kirliliğe karşı düzenli ve kontrol edilebilir bir düzen getirme(!) Özellikle '90'lardan sonra hızla bu günlere geldik. Bazı masum vatandaşlar; ne güzel belediyeler ve devlet para kazanıyor. Diye düşünüyor. Peki ulaşımdan, suya, elektrikten doğal gaza kentte yaşayanlardan çıkan para ne oluyor? Metrobüs bilet fiyatları ne oluyor? Ayrıca çöp vergisinden tutun otopark ücretlerine kadar her daim neden söğüşleniyoruz?

Kısaca; Kent kültürü diyerek kamusal alanlar parası olanlara ve onların her alanda ideolojik saldırılarına cephe oluyor. Daha daha çok kazansınlar diye reklamı sanatla süslüyorlar. Kentliyi hem beyninden, hem cebinden vuruyorlar. Oysa ki kentli nufus analiz edildiğinde yüzde 70 hatta 80 üreten ve değer kazandıran insanlar ve ne yazık ki yoksul ya da yoksulluk sınırının altında yaşayan alt gelir grubuna ait bir çoğunluğa sahiptir. Ama bu grup dış kamusal alanlarda temsil edilemiyor. Kendini ifade edemiyor. Tek taraflı bir temsiliyet de demokrasi olamaz. Paranın hakimiyetin de bir kent kültürü, olsa olsa azınlığın çoğunluk üzerindeki tahakkümü olur. Çoktandır kentsel dönüşüm diyerek merkezden çevreye doğru steril , yoksullardan arındırılmış finans ve sanat merkezli bol AVM'li (alış veriş merkezi) kentleşmeyi gerçekleştiriyorlar. Son örnek olarak AKM ve EMEK Sineması ve binasının yıkılmak istenmesi bunun en bariz örneği olarak belleklerdedir.

Şimdi; "Madem ki kentte yaşıyorum o zaman benim de haklarım var" diyerek bu düzene karşı durmamız gerekir. Maalesef bu konuda da işçi sendikaları ve konfederasyonları (sınıfı temsiliyetleri bakımından) bihaber davranıyorlar. Kurumsal olarak Mimarlar Odası ve TMMOB meslek odaları olarak çabalıyorlar. Muhalif dernek ve partiler güçleri oranında destek veriyorlar. Ama yukarıda saydığımız görsellik içinde mitingten mitinge bilboardlara korsan olarak asılan afişlerin dışında bir şey yapamıyorlar. Ya da bazı STK'ler resmi otoritelerce onanmış iş birliklerinin ödülü olarak muhalefetin sesiymiş gibi boy gösteriyorlar. Buna karşılık oluşturulan platformlar bu mücadelede önemli yer tutuyor. Bu platformlarda ne hikmetse kalıcılık sağlayamıyor ve edilgenleşip ya dağılıyor ya da bir başka platformla yeniden var olma mücadelesi veriyorlar. Bu alanda en çok stencil ve Graffiti çalışmaları yapan kişi veya ko-lektifler kararlı görünüyorlar. Bu etkin silahı da ehlileştirme yönünde yerel yönetimler uğraş veriyorlar. Bir çok alanda olduğu gibi bu alanı da muhalefetin elinden alıp kendi propaganda araçları olarak kullanmaktadırlar...

Gelelim fotoğraf cephesine; Sokak etkinlikleri ve sergileri ne yazık ki çok cılız. Yine buralarda bir şeyler yapmak için sponsorlu kültür faaliyetleri yapan STK'ler için de yer almak gerekiyor gibi düşünülüyor. Böyle olursa da ne kadar kendi amacınızı ifade edebileceğiniz zaten şüpheli. Bireysel girişimler için ise başta işin ekonomisi olmak üzere bir çok sorun yaşanıyor. Oysa ki dış kamusal alanları öyle bir hale getirdiler ki onlarla boy ölçüşebilecek teknik ve görsel kullanımı yoğun emeğin yanı sıra para gerektiriyor bu da yetmez belediyenin, polisin ve hukukun karşısında onların kurulu sistemlerine karşı da mücadele etmek gerekiyor. Bunlara örnek olarak İstanbul Bienali günlerinde ortaya çıkan Diren İstanbul , Alternatif Platform çalışmalarını gösterebiliriz. Yani birey olarak değil örgütlenmiş güç olarak mücadele etmek gerekiyor. Özellikle siyasal ve sanatsal etkinliklerde geçici çalışmalar yapılmakta. Örneğin Cumartesi Anneleri oturma eylemlerinde kullanılan fotoğraflar , Tekel'in Sesi Var! adıyla yapılan fotoğraf ve resim görselleriyle yürüyüş ve sergiler, Zaman zaman işlek caddelerde karşımıza çıkan performans yapan arkadaşların çalışmaları, basın açıklamalarında kullanılmaya başlanılan büyük boy fotoğraflı, Karikatürlü ve resimli görseller. Yine ana caddeleri kesen ve ara sokaklara doğru artan undergrand sanat olarak tanımlanan stencil ve grafiti çalışmaları sayılabilir. Bilindiği gibi her yer paralı hale getirilmiş ve yapılan her şey, önce para cezası sonra da güvenlik güçleri marifetiyle engellenmekte. Yani afiş asmak için bir bilboard ya da bir duvar bulduğunuzda ve eylem anında yakalanırsanız zannediyorum 1.500 TL. kişi başına yok yakalanmazsanız astığınız kurum adına 150 TL. para cezası ile karşılaşır üstüne bir de afişiniz yırttırılır.

Her türlü reklam araçlarıyla en çok kullanılan fotoğraftır. Fotoğraf bu anlamda en etkileyici bir güce de sahiptir. Zaten görsel iletişim denince de fotoğraf akla gelir. Hedef kitleye en kısa ve çarpıcı yoldan etki etmek, insanların beyninde bir yer tutmak ve yönlendirerek amaca ulaşmak demektir. Bunu da telif haklarıyla kutsanmış bazen sanat adına ama ille de reklam olarak metrelerce büyüklükte en son gelişmiş araçlarla kullanarak yaparlar. Oysa ki "Biz de bu kentte yaşıyoruz ve bizim de söyleyecek sözümüz var". Diyerek bu kamusal açık alanları kullanma hakkımız var!

Ek not: Gezi direnişleri kemusal alanlara sahip çıkma, Kentlinin sözünü söylemesi olarak önemli bir karşı çıkış olmuştur.

Viewing all 4077 articles
Browse latest View live